18 Eylül 2016 Pazar
15 TEMMUZ !
15 temmuz gecesi saat 10-11 civarları eşimle evde oturuyoruz. Eşim telefonundaki haber uygulamasından haberlere bakıyordu birden bana dönüp; "Boğaz Köprüsünde tanklar yolu kesmiş" dedi.Yüzünde anlam veremediğim bir endişeyle. "Bende yine bir terör olayıdır dedim. Hemen bir haber kanalını açtık. Medyada anlayamamıştı ne olduğunu sadece köprüdeki tankları ve askerleri gösteriyordu. Ben daha 20 yaşındayım daha önce böyle bir şey hiç görmemiştim. Ama eşim benden büyük olduğu için hemen anlamıştı. "Yok dedi asker tankıyla boşuna sokağa dökülmez. Darbe yapacaklar !" İhtimal vermedim çünkü Ben bir kamu yönetimi öğrencisiyim. Türk Siyasi Tarihi hakkında az çok bilgim var. Darbeler böyle yapılmaz yani hiç bir darbede köprüye tankları çekmezler. Meclisin önüne çekilir. Bir kere darbenin yapılabilmesi için şartların oluşması gerekir. yani iç savaş çıkmalı ülke batmış olmalı vs. Geçmişte hep böyle oluşmuştur. Ama bunların hiçbiri yoktu ortada. Bu yüzden hiç ihtimal vermemiştim.
Kafamda sorularla haberleri izlemeye devam ettim. Eşim çok emindi yerinde duramıyordu. o koltuktan kalkıp öbürüne mekik dokuyordu adeta. Sonunda kanal Başbakana bağlandı. Başbakan bu bir darbe kalkışmasıdır dedi. O zaman anladık her şeyi ama her şey çok saçmaydı. Öyle ki inanamıyorduk olanlara.Kanala siyasiler bürokratlar bakanlar bağlanıp bir şeyler söylüyor ama biz hiç bir şey anlamıyorduk. Onu bekliyorduk onun konuşmasını. Başkomutanı bekliyorduk. Recep Tayyip Erdoğan'ı bekliyorduk. Kalbimiz ağzımızda soğuk terler dökerek sadece bekliyorduk.. Sonra spiker Erdoğan'ın tatilde Marmaris'te olduğunu söyledi. İrtibata geçmeye çalışıyorlardı. Bu arada TSK o sahte bildiriyi yayınlandı. Spiker bildirinin sahte olabileceğini söyleyip okumaya başladı. Bu eski bir darbe metninin aynısıydı. Okurken spikerin yüzü kireç gibi olmuştu. Bizim başımızdan aşağı kaynar sular dökülmüş, sıkıntıdan kan ter içinde kalmıştık. Sürekli TRT yi kontrol edip duruyorduk yayınının kesilip kesilmediğine bakıyorduk. Eşim TRT nin yayınını keserlerse iş çok ciddi demişti. Önce ekran karıncalandı. Sonra o Mavili Sarışın spiker suratındaki o dehşet ifadesiyle karşımızdaydı. ve o metni okudu.. Artık elim ayağım titriyordu..Eşim başını ellerinin arasına almış yıkılmıştı Bana dönüp;"Bunları göreceğime keşke ölseydim" dedi.O an işin ne kadar kötü olduğunu idrak ettim.Ne yapacağımızı bilmiyorduk.. Evin içinde tam bir şok halinde dönüp duruyorduk. Beynimiz durmuştu sanki. Birden Cumhurbaşkanı nerede dedim niye hala ulaşamıyorlar?. Eşim titreyen bir ses tonuyla onu almış olabilirler dedi. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Son dönemde bazı konularda eleştirsem de onu seviyordum. Bu ihtimali düşündükçe kalbim acıyordu, korkuyordum..
Birden Cumhurbaşkanıyla iletişim kurulduğunu yayına alınacağını söyledi spiker. Derin bir oh çektik biz ve sanırım tüm Türkiye.. Onu alamamışlardı.. Telefondan görüntülü arama yöntemiyle yayına alındı. Bu görüntü durumun vahametini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermişti. Onun sesini duyunca tüm korkularımız geçmiş cesaretlenmiştik.. Ve o tarihi sözleri söyledi..
"BUNLAR BU MİLLETİ TESLİM ALACAKLARINI SANIYORLAR. BAŞARAMAYACAKLAR! MİLLETİME SESLENİYORUM SOKAĞA ÇIKIP MEYDANLARINIZA SAHİP ÇIKIN. BENDE ORADA MİLLETİMLE BERABER OLACAĞIM..!!"
İşte bu sözlerden sonra Komutanından emri alan birer asker gibi ayağa kalktı ;Türk milleti.. Üzerindeki ölü toprağını atıp dirilişe geçti millet.. Bir Tarih yazacaktı o gece Türkiye.. Ecdadından aldığı o asil kanın hakkını verecekti Türk milleti..
2 dakika sonra hazırlanmıştık. Sonra gür bir ses duyduk ne oluyor diye cama koştuk. Bizim yokuşun başından aşağıya 60-70 kişi bayraklarını almış kol kola girmiş,var güçleriyle Tekbir getirerek yürüyorlardı. O an bütün vücudumu sarsan bir titreme aldı bedenimi boğazım düğümlendi daha fazla dayanamadı göz yaşlarım elimdeki bayrağa düşüverdi.. Sonra eşim hadi dedi hadi çıkalım Öleceksek vatanımız için savaşarak ölelim bir korkak gibi evde değil. O an tekrar aşık oldum ona..Sımsıkı sarıldım.. Kapıda ayakkabılarımızı giyerken üst kat komşumuzda aşağı indi daha önce hiç tanışmamıştık. Bize ; "Sizde mi gidiyorsunuz?" dedi "Evet abi bugün çıkmayacağızda ne zaman çıkacağız" dedim Eşime dönüp; "Hanımı evde bırak yada benimkinin yanına çıksın yukarı" dedi. Ben hemen olmaz dedim. Eşim;"Abi benim hanımı kimse tutamaz bu gece evde "dedi Tam çıkarken Işıkların ve camların açık kaldığını farkettim. "Aşkım camlarla ışıklar açık kaldı" dedim Gözlerimin içine bakıp; "Boşver geri dönemeyebiliriz" dedi. Gözlerimizle birbirimize veda edip Sımsıkı tuttuk buz kesen ellerimizi.. Aşağıya indik koşar adım meydana doğru yürüyorduk, etrafta bizim gibi meydana yürüyenler vardı. Meydana yaklaştıkça bir hengame gördük bir telaş vardı. Bir adam elinde 20 tane ekmekle koşuyordu. Kimisi şaşal şaşal sularla uzaklaşıyordu. Bakkallar boşalmıştı resmen. Eşime dönüp; "Ne oluyor bunlar bu kadar malzemeyi ne yapacak?" "Darbe oluyor ya sokağa çıkma yasağı gelince aç kalmasınlar diye bunlar hainler" dedi. Vatan elden gittikten sonra açlıktan ölsen ne olur ki.. İşte bu ekmeğe suya koşanlar varya bunlar içimizdeki hainlerdir.. Bu işin bir faydasıda bu olmuştur. Şerlerden hayır çıkaran Rabbim bizlere içimizdeki hainleri görebilme, tanıyabilme fırsatı verdi. Şükürler olsun Rabbime ki bizleri kör kuyulardan, karanlık sokaklardan aydınlığa çıkardı. Hamd olsun...
Sonunda meydana inmiştik..
Fakat gördüklerimize inanamamıştık.. Onbinlerce insan ne ara toplanmıştı böyle.. Sorduk soruşturduk etrafa, hepsi aynı cevabı verdi "Emri Alır Almaz Hemen Koşup geldik." Bu sözler içimde anlamlandıramadığım duyguları ortaya çıkarıyor, sanki içimin en derinlerinde benim bile bilmediğim biryerlere dokunuyordu.. Meydana çıkan 6-7 yoldan hepsi dolu insanlar koşa koşa geliyorlardı her bir yandan yüzler binler akıyordu meydana.. Yaşlı dedeler, Hacı teyzeler, Çarşaflı genç kızlarımız, Gencecik çiftler, Hepsi koşa koşa geliyorlardı, Ellerinde ay yıldızlı bayrağımızla koşuyorlardı.. Bu görüntü karşısında nutkum tutulmuştu sanki, dönerek etrafıma baktım sonra dedimki;"Bu insanları, bu saatte Allah Peygamber Aşkından, Vatan aşkından başka ne dökebilirki sokağa.." Ve aynen öyle de ; O insanların gözlerinde korku yoktu, alınlarda soğuk terler, gözleri parıl parıl, semaya bakıyor dua ediyor ama asla vazgeçmiyorlardı, dönmüyorlardı.. Çünkü onlar ölmek için gelmişlerdi. Hani Tuncel Kurtiz diyor ya;" Öldürmek için gelen öldürmeden dönebilir ama Ölmek için gelen ölmeden dönmez.." Onlarda ölmek için gelmişlerdi işte ölmeden dönmeyeceklerdi..
Kalabalıktan sesler yükseliyordu ara ara "Havaalanına Gidelim Reisi alalım!" Sonra birileri arkadan; "Nasıl gideceğiz yollar kapalıymış ! Araç yok !" Birleştiler sonra Yürüyelim dediler.. Akla mantığa sığar şey değildi bulunduğumuz yerden havaalanına yürüyerek gitmek sabahı bulurdu.. "Çok uzak hemde çok tehlikeli "dedim. "Olsun dediler en azından yolda ölürüz.." Ne büyük imandı.. Hiç kimse birbirini tanımıyordu ama sanki 40 yıldır tanışıyormuşuz gibi konuşuyorduk.. Tankların gelebileceği yolu Hafriyat kamyonu kesmişti. Önünde bir Polis arabası içinde 3 veya 4 tane polis vardı. Bu konuşmaların üzerine Polis; " Abi gitmeyin nolur bizi yanlız bırakmayın " dedi. O sözler bir hançer olup saplandı yüreklerimize.. Boğazlarımız düğümlendi konuşamadık.. Sonra Merak etme Aslanım burayı boş bırakmayacağız ! Bir grupta burda kalacak ! Sizi çakallara yem etmeyiz dedi Yüreği bedeninden büyük bir abi.. Adamın biri Böyle gidiyoruzda onların elinde silah var biz böyle bomboş nasıl olacak dedi. Gerilerden bir ses; "Abi korkmayın bizim askerimizin bize sıkacak hali yok ya " dedi. Bilmiyordu, Bilmiyorduk bu kadar canileşebileceklerini.. Bu arada bir grup Havaalanına doğru yola çıkmış yürüyorlardı.. Biz emniyetin önünde Polisle birlikte kalmıştık.. Bir ara insanlarda bir hareketlenme oldu. Atılan sloganlar sustu herkez birinin başına toplanmış bir şeye bakıyordu yanına yaklaştık. Biri Boğaz Köprüsünden canlı yayın yapıyordu. Yayında asker halka sıkıyordu ! Herkes dehşete düşmüştü. Elleri başlarında bir o tarafa bir bu tarafa yürümeye başladılar. Gözlerimiz dolu dolu tekbir getiriyorduk. Havanın o zemheri karanlığını, o kara geceyi inançlarımız aydınlatıyordu adeta..
Ve sonra Vakitsiz Bir Sala Sesi ile irkildi Türk Milleti..
Herkesin gözleri yukarıda tüyleri diken diken minareye bakıyordu.. Sessiz ve aynı zamanda yüreklerinin haykırışlarıyla dinliyorlardı salayı.. O sala cesaretlerimize cesaret katmıştı sanki.. Kalplerimiz göğsümüzü kırarcasına çarpıyor, yerinde duramıyordu insan. İmam salayı bitirdi, ardından bir dua etti ama ne duaydı o.. Sanki kalplerimiz, zihinlerimiz hep bir olmuşta sesi olmuştu imam bizlerin. Bir iki dakika sonra yine minareye çıktı imam, bu sefer İstiklal Marşını okuyordu haykırırcasına. Eşlik ediyorduk aşağıdan, kıpırdamadan, bağıra bağıra.. Marşta bitince artık tam anlamıyla hazırdık. Damarlarımızda dolaşan asil kan, ihtiyacı olan gıdayı almıştı artık. Deli deli, tersine akmaya başlamıştı. Gözlerimiz kararmış bize en yakın olan yere Vatan caddesine doğru yürümeye başlamıştık. Bir saat sonra varmıştık. Gördüklerimiz karşısında dehşete düşmüştük adeta. Asker polise ve halka çevirmişti namlusunu, bu nasıl bir ihanetti böyle. Eyüp Sultandan gelmiştik buraya Eyübe tanklar girememişti. Yürüyerek giden arkadaşlarımız onları geri çevirmişti gelen haber buydu en azından.. Ama burda durum çok karışıktı, etrafta yaralılar taşınıyor, Şehit düşenler kaldırımlara kaldırılıp üzerlerine ellerindeki bayraklar örtülüyordu.. Havada barut kokusuna hakim olan bir kan kokusu vardı. Şehadet kokuyordu Etraf buram buram..
Silah seslerinin altında, gözlerimizin önünde birer ikişer parçalanırken kardeşlerimiz ihanet kurşunlarıyla, biz yürüyorduk üzerlerine inadına.. Kimisi kocaman tankların karşısına dikiliyor küçücük bedeniyle, kimisi o tankların üzerine çıkmaya çalışıyor bütün kuvvetiyle.. "Allah-u Ekber" nidaları yükseliyor yeryüzünden taa arşa kadar. Müthiş bir iman, müthiş bir cesaret.. Değil tanklarla nükleer füzelerle gelseniz boş, gözünü karartmış bir kere bu millet.. Evet işte sonunda başardık, çıktık o ölüm saçan tankların üzerine bir asker çıktı içinden "EMİR ALDIK !"dedi Biri bağırdı; "Halkını katlet diye mi emir aldın deyyuz!" Kapağı hızlıca kapattı hain.Çünkü cevabı yoktu, çünkü yalan söylüyordu. Gerçekten habersiz olan, emre uyanlar çoktan teslim olmuşlardı. Kalanlar yalan söylüyorlardı. Eğer öyle olmasaydı halkın üzerine sürmeye çalışmazlardı, halkın tankını. Tank hareket edince duramadık üzerinde düştük yere. Sonra bir uğultu, F-16 lar geçiyordu üzerimizden hiç ummadığımız anda ateş açtılar üzerimize. Gözlerimizin önünde hain jetlerden atılan mermilerle küçücük bedenlerde kocaman delikler açılmış, asfalt kana bulanmış, bir çoğumuzun ömrü boyunca görmediği sahnelerle karşı karşıya, kan revan içinde kalmıştık. Yaralanmıştık, bedenen değil belki ama hepimiz ruhen aynı yerden yaralanmıştık.. Bir çoğumuz ağlıyorduk, kontrolsüz bir şekilde, şahit olduklarımız taruman etmişti bizi. Korku filmlerinde bile bakamadığımız sahnelere, başrol olmuştuk bir anda. Fakat vurulmak, ölmek değildi bizi yakıp yıkan, kendi evladımız sandıklarımızın, bizim silahlarımızı bize çevirmeleriydi.. Öyle ya onlar bizim evlatlarımızdı, ellerindeki silahlar bizim silahlarımızdı (!) Ne büyük ihanetti YaRabbi..!
Günün ilk ışıklarına öyle sanıyorum ki bir iki saat kalmıştı. Burada geçirdiğimiz o bir saatte o kadar çok şey yaşamış ve yaşatmıştık ki birbirimize, beyinlerimiz devre dışı kalmıştı. Kana duyarsız hale gelmiştik adeta. Vuruluyorduk ama hissetmiyorduk bizi yere yıkana kadar kaybettiğimiz kan.. Neyseki ortalık sakinleşmişti azda olsa halkın sesi bastırmıştı silah seslerini. Biraz ayılınca eşimi aradı gözlerim, sağıma döndüm sendeleyerek soluma döndüm, yoktu ! Bir ateş düştü birden yüreğime, onu göremiyordum. İçimde her an dahada alevlenen bir ateşle, ne yaptığımı bilmeden, kendi etrafımda dönüp duruyordum, aklımı kaybetmiş gibi. O an onu kaybettim sandım. O hengamenin içerisinde olduğum yerde dona kaldım birden.. İçimde bir ateş ama ne ateş.. Hani dizilerde filmlerde romanlarda hep derler ya bazı anlarda insanın yaşadıkları film şeridi olur, geçer gözünün önünden diye işte o gerçekmiş geçiyormuş insanın gözlerinin önünden.. Ben eşimle çok aşık olarak bir çok engeli aşarak evlenmiştim. 2 yıllık evliydik daha ve ona hala çok aşıktım.. Onu ilk gördüğümdeki kalbimin çırpınışı, elimi ilk tuttuğundaki heyecanım, bana evlenme teklifi ettiğindeki mutluluğum, nikah masasındaki evetlerimiz, beni alnımdan öpüşü, beraber uyandığımız ilk sabah, ilk evlilik yıldönümümüz, gülüşlerimiz, ağlayışlarımız,sarılmalarımız.. Hepsi birer birer geçti işte gözlerimin önünden bir film şeridi gibi.. Ona bişey olmuş olabileceği düşüncesi yıkmıştı beni.. Bunu anlatmaya kelime bulamaz en usta yazar.. Tarif etmez ama bir bıçağı kalbinize saplamışlarda içinde çeviriyorlarmış gibi bir şey.. 5-10 dakika orda öyle kıpırdamadan kalmışım sanırım.. Çevremde ne olup bittiğiyle ilgili hiç bir fikrim yok.. Bir sarsıntıyla geldim kendime.. Biri sarsıyordu beni.. Kendime gelip yüzüne baktığımda, onu gördüm karşımda, o iri kahverengi pırıl pırıl parlayan ve yaşlarla dolan gözleriyle bana bakıyordu sapasağlam.. İşte o an yaşadığım mutluluğu hayatımın hiçbir döneminde yaşamadığıma yemin edebilirim.. Sımsıkı sarıldım ona, kaburgalarını kırarcasına.. Oda bana bişey olduğunu düşünmüş korkudan bembeyaz olan yüzünden yaşlar süzülüyordu..
Tüm bunlardan sonra ortalık sakinleşmiş, güneş ışıklarını göstermiş, bir çok kurumumuzu geri almıştık.. Eşim artık burda yapacak bişey kalmadı kurtulduk hadi gidelim dedi insanların birçoğuda dönmüştü etrafta sadece poliler ve bir grup vatandaş kalmıştı. Dönmeye karar verdik. Geldiğimiz gibi yürüyerek ama artık başka insanlar olarak geri dönüyorduk. Bir gecede değişmiştik, bir gecede hepimiz birer savaşçı olmuştuk, bir gecede bir vatan kurtarmıştık, bir nesil kurtarmıştık, ecdadımızın şanına yakışır şekilde korkmadan savaşıp kazanmıştık, bir gecede bütün köşelerimizi yontup bir olmuştuk ve bunların hepsini sadece bir gecede yapmıştık.. Sonra, günler, haftalar sonra nice kahramanlar çıktı, nice hikayeler çıktı o geceden hiç biri hiç bir zaman unutulmayacak 240 kahraman çıktı o geceden..
O GECE DIŞARDA OLAN VATANI İÇİN ÇARPIŞAN HERKESİN KALBİNE BİR ÖMÜR BOYU SİLİNMEMEK ÜZERE KAZINDI.
O GECE İMAN KAZANDI. O GECE ALLAH ONLARIN PLANLARINI BAŞLARINA GEÇİRDİ..
O GECE BİZ KAZANDIK ÇÜNKÜ ; ALLAH BİZİMLE BERABERDİ.... !
UYUMSUZ.
23 Haziran 2016 Perşembe
TEK BİR DİLEK HAKKIN OLSA NE DİLERDİN ?
Bu gün bunu çok düşündüm. Eğer tek bir dilek hakkım olsa ne dilerdim diye..
Böyle bir şey sorulunca birden bir insana genel olarak para, mal, mülk vs. saçma sapan maddi şeyler istiyor. Ama sadece bir dilek hakkı.. Eminim maddi şeyler dilemiş bir insan sonradan çok pişman olacaktır. Çünkü en fazla kaç yıl daha yaşayacak ki.. Kaç yıl daha faydalanabilecek dileğinden..
Ben bu anlamda büyük düşünenlerdenim herhalde..
Mesela bana sorsalar böyle bir dilek hakkın var ne dilersin? diye. Hiç düşünmeden Dünyaya hiç gelmemiş olmayı dilerdim. Evet gerçekten sadece bunu dilerdim.
Düşünsenize bi bebeklerin daha doğmadan anne karnından çıkartılıp katledildiği, Açlıktan insanların öldüğü, İnsanların derilerinin yüzülerek katledildiği, kötü, yalan, fani, aldatıcı bu dünyaya kim neden gelmek ister ki.. Hayat güzel diyorlar şimdilerde Hayat güzel falan değil kardeşim ! Hadi diyelim ki bu dünyaya şanslı geldin coştun doya doya yaşadın hayatı Hayat güzel sana ne olacak sonunda ?
Öleceksin kardeşim Öleceksin !
Hayat sonsuz değil.. İşte bu dünyada yaşadığın o 60 senelik güzel hayat belkide ahirette sonsuz cehennemine sebeb olacak..
İşte bu yüzden dünyaya hiç gelmemiş olmayı dilerdim.
Bu dünyadan kirlenmeden çıkan yok çünkü.Bazıları hariç. Bu kadar kötülüğün içinde yaptığı kötülüğü bile iyilik sanır oldu insanoğlu. yapılan kötülüğe bırak karşı çıkmayı alkış tutar olduk..Yazık ki ne yazık.. Ne güzel söylemiş Üstad; Cahildim Dünyanın Rengine Kandım..
Aynen öyle de Dünyanın rengine kandık bizler. Kandırdı İnsanoğlunu Fani Dünya Fani Güzellikleriyle.. Devam da edecek kandırmaya bizde her defasında kanacağız..
Peki Ya Sen ?
Senin Bir Dilek Hakkın Olsa Ne Dilerdin ?
20 Haziran 2016 Pazartesi
ÖLÜMÜ ÖLDÜREN BİR AŞK...
Aşk...
Ne garip şey Aşk.. ,Dünya sanki onunla şekillenmiş..
Anlatılamıyor Aşk.. Bilim herşeyi açıklıyor ama bir tek Aşk ta tıkanıyor herşey, düğümleniyor, kelimeler yetmiyor tanımlamaya onu..
Herkez farklı biçimlerde kendine has bir şekilde anlatmaya çalışıyor Aşkı..
Ama hepsi eksik bir yerde hepsi az geliyor bir yerde..
Biri Hariç...
Aşkın birçok şekli var. İki insanın birbirine duyduğu Aşk .Çok güzel elbette yaşanılan duygular sadece bir kişide yaşanabiliyor. Tekrarı olmuyor. Ama Gerçek bir Aşk değil Çünkü zamanla bitiyor. eski heyecanını kaybediyor. Bunun nedeni onun fani olması kişilerin birbirini kendileri için sevmeleri.. Gerçek Aşk.. Hani o masallarda anlatılan sonsuza kadar bitmeyen Aşklar varya mesela en bilinenlerinden Leyla ile Mecnun. Onların Aşkının efsaneleşmesinin sebebi onların birbirlerini kendileri için değil Allah için sevmeleri..
Birbirini Allah İçin Sevenlerin Aşkı Hiçbir Zaman Bitmez..
Zira onlarınki gerçek Aşktır.
Öyle ki Allah Aşkı, Peygamber Aşkı Ölümü sevdirir insana..
İnsan Rabbine Aşık olunca, Peygamberine Aşık olunca, ölüm kaçan bir ceylan olur, İnsansa onu kovalayan bir Avcı..
Öyle ya içinde Allah Aşkı olanı Azrail mi korkutacak..
O yalvarır Azraile gel artık diye.. Gel de canımı al artık diye.. Alda Rabbime Peygamberime kavuştur beni artık diye..
İşte Bu Aşk Ölümü Öldüren Bir Aşk..
Bu Aşkın Karşısında Ölümün Bir Hükmü Yok..
Bu Aşk Karşısında Ölüm Bir Kurtarıcı..
Bu Aşk Karşısında Güzel bir Araç Ölüm Kişiyi Sevgilisine Kavuşturan..
İŞTE BU ÖLÜMÜ ÖLDÜREN BİR AŞK..
16 Mart 2016 Çarşamba
BELKİDE BUGÜN SENİN KIYAMETİN !
Hazır olun Az kaldı !
Çünkü yakında İsrafil Sur'u üfleyecek. Yumuşak bir rüzgar esecek ve bu rüzgar kalbinde zerre kadar iman bulunan herkesin ruhunu kabz eder. Çünkü kıyametteki azap o inananlar için değildir. Resulullah Efendimiz diyor ki; Kıyamet sadece kafir insanların üzerine kopacaktır.
Şimdi Kıyamet anını bir düşünsenize..
Bir bakıyorsunuz tam yolda yürürken, etrafınızdakiler birden yere düşüp ölüyor, korkuyorsunuz.
Olayın kötü tarafı ise siz ayakta olacaksınız ama etrafınızdakiler ölmüş ! O andaki ruh halinizi düşünsenize..Belkide birileri üzerinize testereyle gelip, başınızı ikiye bölse bu kadar azap çekmezdiniz. Çünkü siz Kıyamete tanık olacaksınız !
Vega Yıldızı avını bekleyecek, yani dünyayı ve dünyada avını içinde tutacak yani sizi !
Vega yörüngeye girecek, dünyanın yörüngesini değiştirecek. Başınızı bir kaldıracaksınız güneşten yaklaşık 50 kat daha parlak bir yıldız. Ama siz anlam veremeyeceksiniz.Bu şaşkınlıkla koşa koşa evin en yüksek yerine çıkacaksınız ve bir bakacaksınız Güneş batıdan doğuyor ! Ve tövbe kapıları o andan itibaren kapanacak. Artık bir kafesin içindesiniz. Anne canından çok sevdiği çocuğunu elinden düşürecek ! Dehşet içinde yardım arayacaksınız fakat bir bakmışsınız başvuracağınız güvendiğiniz kimse kalmamış.
İŞTE BAŞLIYOR !
Sur üflendi ! her şey şimdi başlıyor. Kıyamet şimdi başlıyor..
Kalkın çıkın evden, dışarı koşun. Kaçın bir an evvel çabuk olun binin o lüks arabanıza sürmeye başlayın ama aileniz olmasın arabada çünkü canı alınmadık bir siz kalın ve kaçacak yer arayın.
Acele edin. Gaza basın ve tam o sırada bir Ayet yankılansın;
O Gün Hiçbirinize Sığınacak Yer Yoktur !
Denizler taşsın, alev alsın. Yıldızlar düşsün tek tek dibinize düşsün ! Her yer parçalanmaya başlasın !
Ve sizin gördüğünüz son şey güneşin size yaklaşması olsun !
Herkes ölür. İnsan ölür, cinler ölür, hayvanlar ölür ve meleklerde ölür..
Ve sonra Cebbar olan Celle Cellaluhu ona sorar; Ey Azrail ! Yarattıklarım arasında kimler hayatta ?
Azrail dedi ki; Bu aciz kulundan başka kimse kalmadı.
Ve Cenabı Allah Azraile dedi ki; Öl Ey Azrail ! ve Ölüm Meleği Ölür !
Ve Allah virane olmuş Dünyaya şöyle bir bakar ve der ki ;
EY DÜNYA ! O KOCA KOCA OKYANUSLARIN NEREDE? O KOCA KOCA DAĞLARIN NEREDE ? SORUYORUM EY DÜNYA ! KRALLARIN NEREDE? DİKTATÖRLERİN NEREDE? BENİM VERDİĞİM NİMETLERLE AYAKTA DURAN AMA O NİMETLERİ BAŞKASI VERMİŞ GİBİ ONA TAPAN VE İBADET EDENLER NEREDE? BUGÜN HÜKÜMDARLIK KİMİNDİR ? ALLAH' IN..
Seni yaratan, Seni tanıyan, Seni senden çok seven ama senin unuttuğun ALLAH' IN ..
Kardeşim belkide şuan son anlarını yaşıyor olabilirsin..
BELKİDE BUGÜN SENİN KIYAMETİN..
15 Mart 2016 Salı
BEKLE EY İNSAN !!
Terk edildiğinizde değil; Güneş katlanıp dürüldüğü zaman .
Yalnız kaldığınızda değil; Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman.
Namazı bıraktığınız da değil; Dağlar yürütüldüğü zaman.
Faiz yediğiniz de değil; Denizler kaynatıldığı zaman.
Harama Girdiğinizde değil; Gök yerinden koparıldığı zaman.
İŞTE O ZAMAN GERÇEKTEN KAYBEDECEKSİNİZ !
Kendi etrafında 1670 km dönebilen, Güneş etrafında da 108.000 km hızla hareket edebilen.
Ölümlü, geçici, asla elde tutulamayan, işi bitince sizi bile buruşturulmuş bir kağıt gibi kenara atan.
Kandıran, kaçan ve herkesle nişanlı olan ama kimseyle evlenmeyecek olan bu varlığa Dünya denir. Ve Güneşten çıkan enerjinin 2.2 milyarda biri ancak Dünyaya ulaşır. Ve bu bile insan için çok sıcaktır. Ama Dünyadaki günahların sıcaklığı belkide Güneşler dolusu sıcaklıktan çok daha fazladır.
Yörüngesinde bulunduğumuz güneş sistemi her sene hiçbir şekilde düzenini bozmada, aynı istikamette 500 milyon km yer değiştirir. Ve bizi de pusuda bekleyen bir yıldız vardır.
El Nasru El Vaki !
Avına çullanan kartal ifadesinde yer alır. Taptığımız o olamadan yaşayamadığımız Alçak ve o kadarda güzel görünen dünyadır Av !
BEKLE EY İNSAN BU ZAMAN, AHİR ZAMAN..
SON ZAMAN !
HAYALHANEM' e Teşekkürler :)
10 Mart 2016 Perşembe
ŞÜKRETMEK GEREK !
Ben Şansa inananlardanım..
Bence bu dünyada, her canlının şanslı olanı var. Öyle ki köpeğin bile şanslısı var efendim. Kimisi sokakta karnını doyurmak için gezinirken kimisi sıcak bir evde tek işi sevilmek..
Başımı kaldırıp etrafıma bakıyorum bazen, öyle şeyler görüyorum ki yüzüm kızarıyor, utanıyorum..
Nedir bu sendeki şükürsüzlük ! Neyin eksik Niye şükretmiyorsun haline be gafil ! diye hesaplaşıyorum kendi içimde kendimle.. Ama insanız işte on dakika sonra unutuyoruz herşeyi.
Çünkü gündemimiz başka..
Gündemimiz trajikomik bir şekilde saçma. O onunla ne yapmış ? Bu bununla nereye gitmiş ? Şu dizinin yeni bölümünde ne olacak ? İşte bizim gündemimiz bu ! Özellikle sosyal medya insanların gündemlerinde ne olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Ben bu zamana kadar sosyal medyada insanların zulüm gören insanlara yardım için üç gün gündemde kaldıklarını görmedim ama bir dizi bitmesin diye bıkmadan usanmadan üç gün boyunca yayın yaptıklarını gördüm.
Ben bunun temelinde insanların ruhen eksikliğinin yattığını düşünüyorum. Çünkü Şanslı insanlar sürekli bir arayış içindeler eksikler çünkü şanslı olduklarının bile farkında değiller. Çünkü hayata sadece bakıyorlar görmüyorlar. Bu gün en basitinden yeni bir çift ayakkabım yok diye üzülüyoruz çoğumuz.. Yeni bir çift ayakkabımız olsun istiyoruz. Ya o bir çift ayakkabıyı giyecek ayaklarımız olmasaydı.. Bunu hiç düşündük mü ? Bunları görebiliyor muyuz ? Görmüyoruz ! Çünkü sadece bakıyoruz. Bakmakla görmek farklı şeylerdir. Eğer gerçekten görebilsek işte o zaman gündemimiz bunlar olmazdı ! Bakmadan görebilmek gerek bazen. Bunu yapabilmemiz içinde maneviyat gerek, ruhen eksik olmamak gerek, ruhu doyurmak gerek sevgiyle...
Şükretmek Gerek Üstadım.. Şükretmek Gerek..
Çünkü gündemimiz başka..
Gündemimiz trajikomik bir şekilde saçma. O onunla ne yapmış ? Bu bununla nereye gitmiş ? Şu dizinin yeni bölümünde ne olacak ? İşte bizim gündemimiz bu ! Özellikle sosyal medya insanların gündemlerinde ne olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Ben bu zamana kadar sosyal medyada insanların zulüm gören insanlara yardım için üç gün gündemde kaldıklarını görmedim ama bir dizi bitmesin diye bıkmadan usanmadan üç gün boyunca yayın yaptıklarını gördüm.
Ben bunun temelinde insanların ruhen eksikliğinin yattığını düşünüyorum. Çünkü Şanslı insanlar sürekli bir arayış içindeler eksikler çünkü şanslı olduklarının bile farkında değiller. Çünkü hayata sadece bakıyorlar görmüyorlar. Bu gün en basitinden yeni bir çift ayakkabım yok diye üzülüyoruz çoğumuz.. Yeni bir çift ayakkabımız olsun istiyoruz. Ya o bir çift ayakkabıyı giyecek ayaklarımız olmasaydı.. Bunu hiç düşündük mü ? Bunları görebiliyor muyuz ? Görmüyoruz ! Çünkü sadece bakıyoruz. Bakmakla görmek farklı şeylerdir. Eğer gerçekten görebilsek işte o zaman gündemimiz bunlar olmazdı ! Bakmadan görebilmek gerek bazen. Bunu yapabilmemiz içinde maneviyat gerek, ruhen eksik olmamak gerek, ruhu doyurmak gerek sevgiyle...
Şükretmek Gerek Üstadım.. Şükretmek Gerek..
5 Mart 2016 Cumartesi
SAVAŞIN KAZANANI OLMAZ !
Bugün tarih okuyan bir öğrencinin öğrenmesi gereken tek şey var savaşlar.. Çünkü tarihlerimiz savaşlardan ibaret. İnsanlar asırlardır savaşmışlar toprak için, mal için, şan için.. Peki değmiş mi diye düşünelim biraz..
Bir hükümdar söyleyin ki, dünya malı için savaşmış ve bunun faydasını görmüş..
Söyleyemezsiniz !
Kimse dünya malı için döktüğü kanda haklı değildir. Dünya malı için kan döken zatlar döktükleri kanda boğulmaya mahkumdurlar.. Hak olan tek savaş, Müslümanlara yapılan zulme karşı Allah ve Peygamber yolunda verilen savaştır. Bunun dahi zaruri hale gelmesi için şartlar aranmaktadır. Bir millete zulüm edilmedikten sonra hiçbir bahaneyle savaşı haklı gösteremez.
Savaşın kazananı olmaz üstadım.. Savaş herhalükarda mağlubiyettir. Kazandım diye övünenler kendilerini kandırmaktadır.
Birde savaşın iç yüzü var efendim. O yüz ki kalbi katran bağlayanın dahi kalbini sızlatan.
İşte o yüz, etrafında ne olup bittiğinin farkında olmayan, ayakları çıplak, eskimiş elbiseleri toz toprak, benizleri soluk ve gözlerinde korku olan çocukların yüzüdür !
Oyuncak yerine mermi kovanlarıyla oynayan çocuklar.. Bir insanın ne kadar vahşileşebildiğine, korku dolu gözlerinden akan yaşlarla şahittir onlar.. O masumlar ki dünyada cehennemi yaşarlar. Nasıl reva görürsünüz bunu o masumlara..
Ne zaman bitecek savaşınız ! Ne zaman öğreneceksiniz kan dökmeden yaşamayı ! Bir karış toprak için mi herşey ! Hangi Padişaha, Hangi Sultana kaldı bu dünya....!!
Yapma Ey İnsanoğlu ! Yapma.. Kazanacağın bir şey yok Savaşla.. Yapma..
Bir hükümdar söyleyin ki, dünya malı için savaşmış ve bunun faydasını görmüş..
Söyleyemezsiniz !
Kimse dünya malı için döktüğü kanda haklı değildir. Dünya malı için kan döken zatlar döktükleri kanda boğulmaya mahkumdurlar.. Hak olan tek savaş, Müslümanlara yapılan zulme karşı Allah ve Peygamber yolunda verilen savaştır. Bunun dahi zaruri hale gelmesi için şartlar aranmaktadır. Bir millete zulüm edilmedikten sonra hiçbir bahaneyle savaşı haklı gösteremez.
Savaşın kazananı olmaz üstadım.. Savaş herhalükarda mağlubiyettir. Kazandım diye övünenler kendilerini kandırmaktadır.
Birde savaşın iç yüzü var efendim. O yüz ki kalbi katran bağlayanın dahi kalbini sızlatan.
İşte o yüz, etrafında ne olup bittiğinin farkında olmayan, ayakları çıplak, eskimiş elbiseleri toz toprak, benizleri soluk ve gözlerinde korku olan çocukların yüzüdür !
Oyuncak yerine mermi kovanlarıyla oynayan çocuklar.. Bir insanın ne kadar vahşileşebildiğine, korku dolu gözlerinden akan yaşlarla şahittir onlar.. O masumlar ki dünyada cehennemi yaşarlar. Nasıl reva görürsünüz bunu o masumlara..
Ne zaman bitecek savaşınız ! Ne zaman öğreneceksiniz kan dökmeden yaşamayı ! Bir karış toprak için mi herşey ! Hangi Padişaha, Hangi Sultana kaldı bu dünya....!!
Yapma Ey İnsanoğlu ! Yapma.. Kazanacağın bir şey yok Savaşla.. Yapma..
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






